Ali ve Ayşe Sihirli Ormanda

Ali ve Ayşe, köylerinde anlatılan sihirli ormandaki hazineyi bulmak için bir maceraya atılır. Ormanda, konuşan bir kaplumbağa onlara gözleriyle değil, kalpleriyle karar vermeleri gerektiğini söyler. Üç farklı yoldan çiçeklerle kaplı olanı seçerek doğru yola girerler ve bir bilmeceyi çözerek mağaraya ulaşırlar. Mağarada bir sandık bulurlar ve nazikçe teşekkür ettiklerinde sandık açılarak altınlar ve bir bilgelik kitabı çıkar. Asıl hazinenin bilgi olduğunu anlayarak köylerine döner ve bu öğretiyi herkesle paylaşırlar.

Ali ve Ayşe Sihirli Ormanda

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, yemyeşil ormanlarla çevrili küçük ve huzurlu bir köy varmış. Bu köyde, herkes birbirini tanır, herkes birbirine yardım edermiş. Köyün en meraklı iki çocuğu, Ali ve Ayşe’ymiş.

Ali cesur ve ılgan, Ayşe ise akıllı ve sabırlı bir çocukmuş. Birlikte oynamayı, yeni yerler keşfetmeyi ve maceralara atılmayı çok severlermiş.

Bir gün, köyün yaşlı bilgesi olan Dede Kâmil, köy meydanında toplanan çocuklara eski bir hikâye anlatmış:

“Evlatlarım, bizim köyün yakınlarında bir sihirli var. Efsaneye göre, bu ormanda kaybolan bir hazine saklı. Ama bu hazineyi bulabilmek için cesur ve akıllı olmak gerek.”

Ali ve Ayşe hemen heyecanlanmışlar.

“Ayşe, hadi biz de bu hazineyi arayalım!” demiş Ali gözleri parlayarak.

Ayşe düşünceli bir şekilde başını sallamış. “Ama Dede Kâmil, bu ormanda tehlikeler olabileceğini söyledi. Dikkatli olmalıyız.”

Ertesi sabah, Ali ve Ayşe yanlarına bir pusula, birkaç elma ve bir su matarası alarak yola çıkmışlar. Köyün çıkışındaki büyük meşe ağacının önünde durmuşlar.

“Buradan sonra sihirli ormana giriyoruz,” demiş Ayşe.

Ali gülümseyerek, “Hazır mısın?” diye sormuş.

Ayşe, “Her zaman!” diye cevap vermiş ve ikisi birlikte ormana adım atmışlar.

Sihirli Ormanın Derinliklerinde

Orman, köyün etrafındaki sıradan ağaçlık alanlara hiç benzemiyormuş. Burada ağaçlar dev gibi, gövdeleri ise pırıl pırıl parlayan garip yazılarla kaplıymış. Kuşların cıvıltısı ve yaprakların hışırtısı dışında, her şey sessizmiş.

Ali, bir ağacın yanına yaklaşıp elini gövdesine koymuş. O anda ağaç hafifçe titremiş ve gövdesindeki yazılar altın rengine dönüşmüş.

“Baksana Ayşe! Burada gerçekten büyü var!” diye haykırmış Ali.

Ayşe, “Sanırım bu ağaçlar bizi izliyor,” demiş fısıltıyla.

Tam o sırada, önlerine yaşlı bir çıkmış. Kaplumbağa yavaşça başını kaldırıp onlara bakmış ve konuşmaya başlamış:

“Hoş geldiniz çocuklar! Buraya her gelen, aradığı şeyi bulamaz. Ama eğer kalbiniz temiz ve aklınız güçlü ise, doğru yolu bulabilirsiniz.”

Ali heyecanla, “Hazineyi arıyoruz, bize yardım eder misin?” diye sormuş.

Kaplumbağa gözlerini kırpıştırmış. “Öyleyse, bilmeniz gereken ilk kuralı söyleyeyim: Bu ormanda doğru yolu bulmak için gözlerinize değil, kalbinize güvenmelisiniz.”

Ayşe merakla sormuş, “Bu ne anlama geliyor?”

Kaplumbağa hafifçe gülümsemiş ve yavaşça gözden kaybolmuş.

Ali ve Ayşe, yollarına devam etmişler. Ormanın derinliklerine ilerledikçe, önlerinde üç ayrı yol belirmiş. Birinci yol yemyeşil çimenlerle kaplı, ikinci yol taşlı ve çukurlarla dolu, üçüncü yol ise çiçeklerle bezenmiş dar bir patikaymış.

Ali, “Bence en güzel görünen yolu seçmeliyiz, yani çimenli olanı!” demiş.

Ayşe başını iki yana sallamış. “Ama kaplumbağa ne demişti? Gözlerimize değil, kalbimize güvenmeliyiz.”

Bir süre düşündükten sonra, Ayşe içgüdülerine güvenerek çiçeklerle bezeli dar patikayı seçmiş. Ali tereddüt etse de Ayşe’ye güvenerek onunla birlikte bu yolu takip etmiş.

Yolun sonunda, büyük bir mağara ile karşılaşmışlar. Mağaranın girişinde, içeriye girmek için çözmeleri gereken bir bilmece yazıyormuş:

“Geceleri ışık saçarım, ama güneşi görmem. Beni bulamazsan yolunu kaybedersin. Ben neyim?”

Ali hemen, “Bu çok kolay! Cevap yıldız!” demiş.

Ama bilmeceyi yazan harfler parlamamış. Ayşe biraz düşünmüş ve gülümseyerek, “Hayır, cevap ‘ay’ olmalı. Çünkü ay ışık saçar ama güneşi doğrudan göremez.”

Ayşe’nin cevabından sonra harfler altın gibi parlamış ve mağaranın kapısı açılmış.

Sırlar Mağarası ve Hazine

Ali ve Ayşe mağaraya girdiklerinde, etrafta büyüleyici taşlar ve duvarlara kazınmış eski yazılar görmüşler. Mağaranın derinliklerine ilerlediklerinde, büyük bir taş sandıkla karşılaşmışlar.

Ali, “Sanırım hazinemizi bulduk!” demiş heyecanla.

Ama sandığın üstünde başka bir yazı varmış:

“Bu sandık, açmasını bilene hazinedir. Ama bilmeyene sadece taş ve toprak verir.”

Ayşe biraz düşünmüş, sonra nazikçe sandığa dokunmuş ve “Teşekkür ederiz,” demiş.

O anda, sandık kendiliğinden açılmış ve içinden altınlarla dolu bir torba çıkmış. Ancak altınların yanı sıra, eski bir kitap da varmış.

Ayşe hemen kitabı alıp sayfalarını çevirmiş. “Bu, bilgelik kitabı!” demiş heyecanla.

Ali şaşkınlıkla sormuş, “Yani hazine sadece altın değil mi?”

Ayşe gülümsemiş. “Bence asıl hazine, burada yazan bilgelik.”

Kitabı alıp köylerine geri dönmüşler. Köy halkı, onların başarılarını hayranlıkla dinlemiş.

Dede Kâmil gülümseyerek, “Siz yalnızca hazineyi değil, en önemli şeyi, bilgeliği de buldunuz,” demiş.

Ve o günden sonra, Ali ve Ayşe’nin maceraları dilden dile anlatılmış. Ama onlar her zaman, en büyük hazinenin bilgi ve dostluk olduğunu hatırlamışlar.

Ve gökyüzündeki ay ışığı altında, köy huzur içinde uykuya dalmış…

Evet çocuklar, masalımız burada bitiyor. Siz de Klasik Masallar kategorisinde bir masal yazıp bize gönderebilirsiniz. Göndereceğiniz masallar sayesinde binlerce çocuk masal okuyarak uykuya dalacak.

Ali ve Ayse Sihirli Ormanda 2

Masal Abisi

Masal Abisi Olarak Değerli Okuyucularımıza Özgün ve Kaliteli Masallar Okuyoruz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu