Nasreddin Hoca ve Kerem in Zeki Planı

Nasreddin Hoca, köydeki çocuklarla, özellikle Kerem adlı meraklı bir çocukla sohbet ederek ona bilgelik dersleri verir. Köyde bir hazine söylentisi yayılır ve köylüler bu hazineyi aramaya başlar. Kerem, Hoca’ya hazinenin yerini sorar ve Hoca, hazinenin doğru gözle bakarak bulunabileceğini söyler. Hoca, Kerem’e hazinenin aslında bilgi, dostluk ve sabır gibi değerlerde saklı olduğunu öğretir. Sonunda, Kerem köylülere öğrendiklerini anlatır ve herkes hayatın gerçek değerlerini fark eder.

ve Kerem in Zeki Planı

Bir zamanlar, Nasreddin Hoca, bir köyde yaşayan çok bilge bir adamdı. Herkes, onun ne zaman konuşsa, akıl dolu sözler söylediğini söylerdi. Ancak Nasreddin Hoca’nın, halkı güldüren bir başka özelliği de vardı: her durumu gülerek ve zekice çözebilmesi!

Bir gün Nasreddin Hoca, köydeki çocuklarla birlikte, özellikle Kerem adında meraklı bir çocukla sohbet ediyordu. Kerem, Hoca’nın akıllı ve eğlenceli kişiliğinden çok etkilenmişti. Hoca, ona akıl oyunları, bilmeceler ve yaşam dersleri verirken, Kerem de onu dikkatle dinliyor, her söylediklerini anlamaya çalışıyordu.

O gün, köyde büyük bir sorun vardı. Tüm köylüler, Nasreddin Hoca’nın nehrin kenarında sakladığı büyük bir hazinenin olduğu söylentisini duydu. Herkes o hazineyi bulmak istiyordu. Nehrin kenarına gidenler, oraya yerleşip beklediler. Ama kimse bir şey bulamıyordu. Bu durum, köylüler arasında büyük bir huzursuzluk yaratmıştı.

Kerem, Nasreddin Hoca’yı ziyaret etmeye karar verdi. Hoca, her zaman olduğu gibi evinin önünde oturuyor ve köyün olaylarını düşünüyordu. Kerem, heyecanla yanına yaklaştı.

“Hoca, nehrin kenarındaki hazinenin gerçekten var mı?” diye sordu.

Nasreddin Hoca gülümsedi ve cevap verdi: “Hazinenin nehirde olduğunu herkes biliyor. Ama sadece doğru gözle bakabilenler onu bulur.”

Kerem, bu sözlerden çok etkilendi, ama yine de tam olarak ne demek istediğini anlamadı. O kadar meraklıydı ki, bu hazinenin gerçekten nerede olduğunu öğrenmeye karar verdi. Hoca’yı izledi ve bir plan yapmaya başladı.

Ertesi gün, Kerem ve Nasreddin Hoca, köyün meydanında buluştu. Hoca, Kerem’e dönerek: “Bugün sana çok önemli bir ders vereceğim, ama bunu senin keşfetmen gerek.” dedi.

Kerem, gözlerini büyük bir dikkatle açarak Hoca’ya bakıyordu.

Hoca devam etti: “Köylüler, nehrin kenarındaki hazineyi bulmak için oraya gidip duruyorlar. Ama hazineyi bulmak o kadar da kolay değil. İnsanlar sadece bakmakla yetinirler, ama görmek gerek!”

Kerem kafasını karıştırarak, “Peki hoca, ne yapmalıyız?” diye sordu.

Nasreddin Hoca gülümsedi. “Hazinenin peşinden gitmek yerine, biz hazinenin kendisini ‘saklamalıyız’ ve insanlar onu bulmaya çalışırken, biz de onlara bir ders vermeliyiz.”

Kerem, şaşkın bir şekilde, “Nasıl yani, hazineyi saklayacağız ama bir yandan da insanlara göstereceğiz mi?” dedi.

Hoca, göz kırparak, “Evet! Ama onları zeka ile yönlendireceğiz. Hazineyi bulmaya çalışan herkes, biz onları kandırırken aslında önemli bir şeyi öğrenecek.”

Kerem, biraz kafası karışmış bir şekilde, “O zaman ne yapmalıyız?” diye tekrar sordu.

“Önce hazinenin yerini bulmalıyız,” dedi Nasreddin Hoca. “Ama saklamak için çok akıllıca bir yer seçmeliyiz.”

Ve böylece Nasreddin Hoca ve Kerem, nehrin kenarına doğru yola çıktılar. Gittiklerinde, Nasreddin Hoca, Kerem’e eğilerek “Burada bir şey göreceksin, ama dikkatli ol!” dedi.

Kerem dikkatle gözlerini açarak her yere bakmaya başladı. Ama Hoca’nın gösterdiği yerde bir şey bulamıyordu. O sırada Hoca, yere eğilerek büyük bir taşın altını kaldırdı ve altından parlayan altın paralarını gösterdi.

Kerem, gözleri parlayarak, “İşte bulduk! Hazine burada!” dedi.

Nasreddin Hoca, başını sallayarak “Hayır, Kerem. Burada bir şey buldun, ama gerçek hazineyi bulman için başka bir yol izlemen gerekiyor.”

Kerem şaşkın bir şekilde, “Gerçek hazine ne?” diye sordu.

“Gerçek hazine, görebilene ve anlamayana değil, düşünebilene ve fark edene aittir.” dedi Nasreddin Hoca. “Gerçek hazine bilgidir, dostluktur ve doğruyu bulma yolundaki sabrıdır.”

Kerem, Hoca’nın sözlerini düşündü. O an, sadece bir altın parçasının değil, aslında her şeyin bir anlamı ve derinliği olduğunu fark etti. Hazinenin peşinden gitmek yerine, doğru soruları sormanın ve doğru adımları atmanın çok daha değerli olduğunu anlamıştı.

Nasrettin Hoca, Kerem’e dönerek gülümsedi ve ekledi: “Gerçek hazine, bazen hemen önümüzde olur, ama onu bulmak için doğru zamanı beklemeliyiz.”

Kerem, şimdi ne yapması gerektiğini biliyordu. Koşarak köye geri döndü, ancak bu kez hazineyi değil, öğrendiklerini paylaşarak köylüleri uyandırmayı düşündü. Bir süre sonra, köylüler de bu dersten ders alarak, sadece paraya değil, hayattaki gerçek değerlere odaklandılar.

Ve Nasrettin Hoca, bir gülümseme ile arkasını döndü ve Kerem’in bir gün, büyük bir bilge olacağını düşündü.

Evet çocuklar, masalımız burada bitiyor. Siz de Nasreddin Hoca Masalları kategorisinde bir masal yazıp bize gönderebilirsiniz. Göndereceğiniz masallar sayesinde binlerce çocuk okuyarak uykuya dalacak.

Nasreddin Hoca ve Kerem in Zeki Plani 2

Masal Abisi

Masal Abisi Olarak Değerli Okuyucularımıza Özgün ve Kaliteli Masallar Okuyoruz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu