Ozan ile Sihirli Flüt
Ozan, ormanda sihirli bir flüt bulur ve flütün gücüyle büyülü bir dünyaya geçer. Burada, kötü bir büyücünün laneti nedeniyle sihirli varlıkların tehlikede olduğunu öğrenir. Tavşan Pamuk ile yola çıkar, bilmeceleri çözüp müziğin gücüyle engelleri aşarak mağaraya ulaşır. Büyücüyle yarışmalara girerek onu yenmeyi başarır ve sihirli taşı alarak laneti kaldırır. Köyüne dönen Ozan, kahraman ilan edilir ve müziğiyle herkesi büyülemeye devam eder.
Ozan ile Sihirli Flüt
Bir varmış, bir yokmuş, uzak diyarlarda, yemyeşil tepelerin arasında küçük bir köy varmış. Bu köyde, her sabah kuşların şarkılarıyla uyanan, güneşin sıcaklığıyla ısınan bir çocuk yaşarmış. Adı Ozan’mış. Ozan, saçları buğday renginde, gözleri bal renginde, herkesin sevdiği bir çocukmuş. En büyük tutkusu ise müzikmiş. Köydeki herkes, Ozan’ın flütünden çıkan nağmelere bayılırmış. Ozan, flütüyle ormanın seslerini taklit eder, rüzgarın şarkısını çalarmış.
Bir gün, Ozan ormanda dolaşırken, yaşlı bir ağacın altında parıldayan bir şey fark etmiş. Yaklaşıp baktığında, bu şeyin sihirli bir flüt olduğunu görmüş. Flüt, gümüş renginde, üzerinde yıldızlar ve ay motifleri işlenmiş, olağanüstü güzellikteymiş. Ozan, flütü eline aldığında, aniden içinden bir ses duymuş: “Merhaba Ozan, ben sihirli flütüm. Seni uzun zamandır bekliyordum.”
Ozan, şaşkınlıkla flüte bakmış. “Beni mi bekliyordun? Neden?”
“Çünkü sen, bu ormanın sırlarını çözebilecek cesarete ve müzik yeteneğine sahipsin,” demiş flüt. “Ama dikkatli ol, çünkü bu yolculuk tehlikelerle dolu. Eğer benimle gelmeye cesaretin varsa, sana büyülü bir dünyanın kapılarını açacağım.”
Ozan, hiç tereddüt etmeden kabul etmiş. Flüt, onu içine çekmiş ve Ozan kendini büyülü bir dünyada bulmuş. Burası, gökyüzünün mor, ağaçların altın renginde olduğu, her yerin sihirle kaplı olduğu bir yermiş. Ozan, etrafına bakınırken, yanına küçük bir tavşan yaklaşmış.
“Merhaba Ozan,” demiş tavşan. “Ben Pamuk. Sihirli flüt seni buraya getirdi, değil mi?”
“Evet,” demiş Ozan. “Ama neden buradayım? Ne yapmam gerekiyor?”
Pamuk, Ozan’a gülümsemiş. “Bu dünya, kötü bir büyücü tarafından lanetlendi. Eğer bu laneti kaldırmazsak, tüm sihirli varlıklar yok olacak. Sen, bu laneti kaldırabilecek tek kişisin.”
Ozan, gözlerini kocaman açmış. “Ama ben sadece bir çocuğum. Bunu nasıl yapabilirim?”
“Müziğin gücü sayesinde,” demiş Pamuk. “Yol boyunca sana yardım edecek birçok arkadaş edineceksin. Ama dikkatli ol, kötü büyücü seni durdurmaya çalışacak.”
Ozan, Pamuk’la birlikte yola koyulmuş. İlk olarak, konuşan bir nehirle karşılaşmışlar. Nehir, öfkeli bir sesle bağırmış: “Kimse beni geçemez! Eğer geçmek istiyorsan, bir şarkı söylemelisin!”
Ozan, flütünü çalmış ve nehrin suları sakinleşmiş. Nehir, onları karşıya geçirmiş. Daha sonra, dev bir mağaranın önüne gelmişler. Mağaranın girişinde, üç kafalı bir köpek bekliyormuş.
“Kimse bu mağaradan içeri giremez!” diye hırlamış köpek.
Ozan, Pamuk’la birlikte köpeği nasıl geçeceklerini düşünmüş. Sonunda, köpeğin her kafasının farklı bir müzik türünü sevdiğini fark etmiş. Birinci kafa klasik müziği, ikinci kafa halk müziğini, üçüncü kafa ise dans müziğini seviyormuş. Ozan, flütüyle her kafaya ayrı bir melodi çalmış. Köpek, mutlu olmuş ve onları içeri bırakmış.
Mağaranın içinde, laneti kaldıracak olan sihirli bir taş bulunuyormuş. Ancak taş, kötü büyücünün koruması altındaymış. Ozan ve Pamuk, taşı almak üzereyken, aniden kötü büyücü ortaya çıkmış.
“Bu taşı asla alamayacaksınız!” diye bağırmış büyücü. “Bu dünya benim kontrolümde!”
Ozan, büyücüye cesaretle bakmış. “Senin kontrolünde olmak zorunda değil. Bu dünya, tüm sihirli varlıkların evi. Onları özgür bırakmalısın.”
Büyücü, Ozan’ın cesaretine şaşırmış. “Peki, eğer bu taşı almak istiyorsan, benimle bir yarışmaya gir. Eğer kazanırsan, taş senin olacak.”
Ozan, yarışmayı kabul etmiş. Yarışma, üç turdan oluşuyormuş. İlk turda, büyücü Ozan’ı bir labirente sokmuş. Ancak Ozan, flütünün sesini takip ederek labirentten çıkmayı başarmış. İkinci turda, büyücü Ozan’ın önüne dev bir bulmaca çıkarmış. Ozan, flütüyle bulmacanın şifresini çözmüş ve ikinci turu da kazanmış. Üçüncü turda ise büyücü, Ozan’ı korkunç bir canavarla yüzleştirmiş. Ancak Ozan, flütüyle canavarı uyutmuş ve onu yenmeyi başarmış.
Büyücü, Ozan’ın cesaretine ve müzik yeteneğine hayran kalmış. “Pekala,” demiş, “taşı alabilirsin. Ama unutma, bu dünyanın sırları senin ellerinde.”
Ozan, taşı alıp laneti kaldırmış. Sihirli dünya, yeniden canlanmış. Gökyüzü maviye dönmüş, ağaçlar yeşermiş, tüm sihirli varlılar özgürlüğüne kavuşmuş. Ozan, Pamuk’la vedalaşmış ve sihirli flüt sayesinde köyüne geri dönmüş.
O günden sonra, Ozan köydeki herkese macerasını anlatmış. Herkes onun cesaretine ve müzik yeteneğine hayran kalmış. Ozan, artık köyün kahramanı olmuş ve herkes onun flütünden çıkan nağmelere bayılırmış.
Evet çocuklar, masalımız burada bitiyor. Siz de Klasik Çocuk Masalları kategorisinde bir masal yazıp bize gönderebilirsiniz. Göndereceğiniz masallar sayesinde binlerce çocuk masal okuyarak uykuya dalacak.